Hastanın ve tümörün taşıdığı özelliklere göre buna karar veriliyor.
Ameliyattan sonra, cerrahi tedaviye ek olarak bazen ilaç tedavisi de uygulamak gerekiyor. Amaç, cerrahi tedaviyle ortadan kaldırılan kanser kitlesinden vücuda yayılmış kanser hücresi varsa, bunları yok etmek. İlaç tedavisi iki şekilde yapılabiliyor.
A-ADJUVANT KEMOTERAPİ: Toksik ilaçlarla kanser hücreleri yok edilmeye çalışılıyor.
B-HORMON TEDAVİSİ: Bazı meme kanseri türlerinde, östrojen hormonu kanser hücrelerini etkileyerek artmalarını sağlıyor. Eğer kadın menopoz öncesi dönemde ise, yani adet görüyorsa, yumurtalıklardan östrojen üretimi durduruluyor. Menopoz sonrası dönemde ise, vücutta az da olsa üretilen östrojen hormonunun kanserli hücrelere etkisi bloke ediliyor.
Eğer kanser başka bir bölgeye veya organa atlamışsa, buradaki kanserin ilaçla tedavi edilmesine kemoterapi deniyor. Cerrahi ve radyoterapi, kanserin çıktığı yerdeki kanser hücrelerini yok etmeyi amaçlarken, kemoterapi vücuda yayılmış kanser hücrelerini yok etmeye çalışıyor.
Meme kanseri tanısı konulan bir hastada ilk önce kanserin vücutta başka bir organa atlayıp atlamadığı araştırılıyor ve bundan sonra ameliyat ediliyor. Kanser meme dışında başka bir organa atlamamışsa bile, bazen ameliyattan sonra yardımcı ilaç tedavisi uygulanıyor; buna adjuvant kemoterapi, yani cerrahi tedaviye yardımcı ilaç tedavisi diyoruz. Amaç, vücudun başka yerlerine gitmiş olma olasılığı olan kanser hücrelerinin yok edilmesi.
Adjuvant kemoterapiye, ameliyatınızdan sonra en kısa zamanda başlamanız gerekiyor. Eğer bir engel yoksa, ameliyat tarihinden itibaren, yaklaşık 3-6 hafta sonra başlayabilirsiniz.
Eğer kanser koltuk altı lenf düğümlerine atlamışsa veya memedeki tümörün çapı 1 cm den büyükse adjuvant kemoterapi uygulanıyor.
Tümör çapı 1 cm den küçük ve kanser koltukaltı lenf bezlerine atlamamışsa (nod negatif) adjuvant kemoterapi uygulanmayabiliyor. Bu hastalarda kanserin diğer kriterleri göz önüne alınıyor; kanserin tipi, “grade” durumu ve hastalığın seyrini etkileyen diğer prognostik değerler göz önüne alınarak karar veriliyor (Bkz: hastalık nasıl seyreder).
Kemoterapinin yan etkileri bazı yaşlı hastaların sağlığını bozabiliyor. Kemoterapi, ilaçlara dayanacak kadar sağlıklı insanlara uygulanmalı. 70 yaş üzerindeki hastalarda bu tedavi uygulanmayabilir. Burada tedavinin kararını hekim ve hasta birlikte vermeli; bunun için de hastanın iyi bilgilendirilmesi gerekiyor.
Bazı hastalarda, adjuvant kemoterapi uygulandığında hastalığın kesin olarak bir daha tekrar etmeyeceği, veya uygulanmadığında mutlaka tekrar edeceği şeklinde yanlış bir inanış var. Adjuvant kemoterapi sadece hastalığın tekrar ortaya çıkma olasılığını azaltan bir tedavidir. Kanser hücrelerinin süt bezi kanalı dışına çıktığından itibaren vücutta dolaşmaya başladıklarına inanılıyor. Ameliyat öncesi yapılan tetkiklerde vücudun başka bir yerinde kanser bulunamamış olsa bile, mikro seviyelerde küçük kanser odakları bulunabiliyor. Adjuvant kemoterapinin amacı, bu küçük odakları daha başlangıçta yok etmeye veya etkisizleştirmeye yöneliktir.
Kemoterapi için uygulanan ilaçların çoğu toksik maddelerdir. Normal, sağlıklı hücrelere de zarar verirler. Bu etkileri de tedavinin çoğu kez geçici yan etkilerinin oluşturuyor. Bu yan etkileri şu şekilde sıralayabiliriz.
Kemoterapinin en önemli yan etkisidir. Çünkü kemik iliğinde üretilen çeşitli kan hücrelerinin üretimi azalıyor. Bu değişimin izlenebilmesi için kemoterapi uygulanmadan önce kan değerlerinin araştırılması gerekiyor.
Vücudun savunmasından sorumlu olan akyuvarlar (lökosit) geçici olarak azalabiliyor. Buna bağlı vücudun direnci düşüyor. Kemoterapi gören hastaların basit bir grip enfeksiyonundan bile çok iyi korunmaları gerekiyor. Akyuvar sayısı belirli bir değerin altına inmişse bir süre kemoterapiye ara vererek vücudun yeterli miktarda akyuvar üretmesi bekleniyor. Gerekirse akyuvar yapımını artıran ilaçlar kullanılıyor.
Trombositler kanamayı durduran hücrelerdir. Eğer sayılarında azalma olursa, çeşitli organlarda kanama tehlikesi ortaya çıkıyor. En ufak bir çarpmayla bile morarmalar meydana geliyor.
Vücuda oksijen taşımakla görevli alyuvarların azalmasına halk arasında kansızlık diyoruz. Halsizlik ve yorgunluğun sebeplerinden birisi de budur.
CMF tedavisi gören hastalarda daha az saç dökülmesi görülüyor. Bazı hastalarda hiç dökülmeyebiliyor. Ama AC tedavisinde saçların tamamı dökülüyor. Saçların, tedavi başlangıcında kısa kesilmesiyle, daha az travmaya uğramaları nedeniyle dökülme biraz daha az olabiliyor. Tedavi bittikten sonra saçlar tekrar çıkıyor.
Bulantı ve kusma kullanılan ilacın durumuna göre biraz daha fazla oluyor. Tedaviden önce ilaç kullanılarak bulantıyı biraz olsun azaltmak mümkün olabiliyor.
Lökositlerin azalmasına bağlı vücudun savunma sistemi de bozuluyor. Bu hastaların en basit bir gripten bile korunmaları gerekiyor.
Kemoterapi gören hastaların büyük çoğunluğunda görülüyor. Tedavi sırasında, sık sık dinlenme ve uyku araları verilmesi öneriliyor.
Tedavi sırasında adetler durabiliyor. Ancak genç hastalar tedaviden sonra tekrar adet görebiliyor.
Kemoterapi sırasında alınan ilaçlar genel vücut direncini düşürüyor. Buna bağlı olarak sık karşılaştığımız sorunlardan birisi de ağızda yaralar çıkması olabiliyor. Bu basit bir yara olabilir veya ciddi bir mantar (candida) enfeksiyonu da olabilir. Böyle durumlarda hekiminize veya bir deri hastalıkları uzmanına görünmenizi öneriyoruz.
Tedavi sırasında ortaya çıkabilecek ağız sorunlarını en aza indirmek amacıyla ağız ve diş sağlığımıza dikkat etmemiz gerekiyor. Bu önlemleri kısaca özetlersek;